"virüsler Gibi Darbeler De Şekil Değiştiriyor"

| 0 yorum

28 Şubat mağdurlarından Kütahyalı emekli Binbaşı Mustafa Hacımustafaoğulları, darbeciler hakkındaki davaların bir intikam olarak değerlendirilmemesini söyledi.


Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Genel Başkan Yardımcısı Hacımustafaoğulları, 28 Şubat post-modern darbesinin yargılanmasının bir intikam veya rövanş olarak yorumlanmaması gerektiğini, darbeyi yapanların adalet ve hukuk kuralları çerçevesinde adalet önüne çıkarıldığını ifade etti. Kendisinin de 28 Şubat mağduru olduğunu ifade eden Hacımustafaoğulları, "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında nasıl ki çocuklarımız 'Bugün 23 Nisan, neşeyle doluyor insan' diyorsa, ben de Cumhuriyetimize ve demokrasimize en


büyük darbeyi vuran darbecilerin yargılandığı gün olan 12 Nisan için şöyle diyorum: 'Bugün 12 Nisan, umutla doluyor insan'. 28 Şubat'ın yargılanması, tarihi bir anlam ifade ediyor. Bu süreç Türkiye'nin geçmişindeki kara deliklerle yüzleştiği, modern dünyada kendisine yakışmayan prangalardan kurtulma ve deli gömlekten kurtulma süreci olduğu için çok önemlidir" dedi.


Geçmişteki darbelerden bahseden Hacımustafaoğulları, "61 darbesi, 71 muhtırası, 80 ihtilali, akabinde 1997'de yapılan ve 28 Şubat post-modern denilen darbe, ondan sonra yine 27 Nisan 2007'deki e-muhtıra... Virüslerin, mikropların şekil değiştirmesi gibi darbeler de böyle şekil değiştiriyor. Nasıl ki her mikrop, kendisine karşı ilaç bulunduğunda mahiyet değiştirdiği gibi, darbeler de mahiyet değiştiriyor, zamana, ortama, şartlara uyduruluyor. Ama her darbe maalesef Türkiye'ye her yönden zarar vermiştir.


Ülkemizi 20 yıl, 30 yıl, hatta 50 yıl gibi geriye götürmüştür. Türkiye bölgesinde güçlü bir devlet ki, müktesebatı da var. Osmanlı mirasını taşıyor. Yani yeryüzünde adaleti tesis eden bir medeniyetin çocuklarıyız. Böyle manevi sorumluk üzerinde olan bir milletiz. Refah içerisinde yaşayabilecek bir toplum iken maalesef içimizde ve dışımızdaki bu tür oluşumlar yüzünden hala yerimizde sayıyoruz. Bu darbelerin bize giydirdiği deli gömleğinden kurtulmak, darbecilerin mevcut ekiplerine rağmen, insan mantığına


aykırı olan bu menfi faaliyetlerin hesabının en derinlemesine sorulması lazım" diye konuştu.


"BENİ SİLAHLI KUVVETLER İRTİCACI YAPTI"


Mustafa Hacımustafaoğulları sözlerini şöyle sürdürdü:


"28 Şubat 1997'de oldu, ama bu silahlı kuvvetler içerisinde çok daha erken başladı. Ben 1976 yılında Hava Harp Okulu'na girdim. Bizi dindar, onların tabiriyle irticacı diye ordudan attılar. Beni irticacı yapan bu darbeci damarın, Ergenekoncu damarın, yani illegal bir yapılanmayla oluşup milletin beklentilerine aykırı bir biçimde davranan bu şer şebekesinin dine ve bizim milli duygularımıza ve tarihimize yönelik saldırıları karşısında biz de "elhamdülillah müslümanız" dedik. Yani dinimizi yaşamamıza onlar


sebep oldu. Beni TSK irticacı yaptı. ASDER'in şefer başkanlığını yapan emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, 28 Şubat post modern darbesini yapan cuntacı kadrolaşmanın 1984 yılında başladığını söylüyor. Silahlı kuvvetler içerisinde bütün birimlerde çok ciddi tasfiyeler yapıldı. O illegal olarak oluşan grup, yapacakları o menfi darbelere engel gördükleri, milletin değerleriyle mücehhez, dindar kişileri kendilerine ayak bağı olmasınlar diye tasfiye etti. Bu tasfiyeler on binlere ulaştı. 28 Şubat sürecinde


tasfiye edilen subay-astsubay sayısı 10 bine ulaştı. Bir kısmını Yüksek askeri Şura kararlarıyla, bir kısmını üçlü kararname dediğimiz bir kararnameyle ordudan attılar. Hiç mahkemesiz, yargısız oldu bu atılmalar. Düzmece, sahte belgelerle attılar. Mesela birini eşi başörtülü diye atıyorlar; ama adam bekar, evli bile değil. Bu tür garip şeyler yaşandı. Gülünç şeyler bunlar. Yine mesela bazılarını hanımı çarşaflı diye attılar. Başka çarşaflı hanımların fotoğraflarını getirip onun hanımı diyerek ordudan


attılar. Bunun haricinde askeri öğrencileri attılar ki, bu ayrı bir yara. Harp Okulu 4. sınıfa gelmiş, birkaç ay sonra mezun olacak, göreve başlayacak birini sırf dindar diye attılar. O genç çocukların hayatını kararttılar. Ordu içerisinde yapılanan bu illegal Batı Çalışma Grubu, normal hiyerarşik yapı dışında oluşan bir yapıydı. Batı Çalışma Grubu (BÇG) üyesi bir astsubay çavuş, BÇG üyesi olmayan, o ekibe alınmayan bir orgeneralden daha yetkiliydi. Öyle bir yapı maalesef silahlı kuvvetleri yeniçeri


ocağına çevirdi. Her darbe kendisinden sonraki darbeci damarın devamı için gereken tedbiri alıyor. Hem askeri vesayetin devamı sağlansın, hem de ileride geriye dönük kendilerinden hesap sorulmasın diye. Hem bozuk düzenin devamı için çalışıyor, hem de kendilerini garantiye alıyor. 82 anayasasını bile silah zoruyla kabul ettirdiler."


"28 ŞUBAT SORGUSU DEMİREL'E KADAR UZAMAZSA BU DAVA BİTMEZ"


Soruşturmaya birçok ismin daha dahil edileceğini savunan ASDER Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Hacımustafaoğulları, "28 Şubat'ın ordu içerisindeki 1 numarası, o dönemin Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'dır. Cuntaya katılması için kendisine de teklif gelen, ancak bu oluşuma girmeyi reddeden Adnan Tanrıverdi Paşa'nın ifade ettiğine göre, Karadayı nerden talimat aldıysa, bu cuntayı 1984 yılında kurmaya başlamış. Hava Kuvvetlerinde "irtica" bahanesiyle atılmalar 1986'da başladı. Hava


Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde Ankara Etimesgut'ta Ulaştırma Grup Komutanlığında illegal işkence ve sorgulama merkezi kurdular. Dindar personeli görev diye çağırıyorlardı. Bizi de çağırdılar. Yüzbaşıydım o zaman, ben de 1992 yılında gittim o göreve. 1986-92 yılları arasında yüzlerce subay-astsubaya dindar oldukları için resmen işkence yaptılar. İllegal olarak oluşturulan bir ortam. Orada Mamak'ta yapılan işkenceler gibi işkence yaptılar. O zaman biz subay olduğumuz için herhalde bize torpilli


davrandılar. Çağırdıklarında hemen gitmedim. Birkaç gün rapor aldım. Gücümüzün yettiği kadar siyasi mekanizmayı, basını ayağa kaldırdık. Daha önce giden arkadaşları ziyaret ettim. Neden çağırdıklarını, nelerle karşılaştıklarını öğrendim. Bununla ilgili çok ilginç bir hatıramı anlatmak istiyorum. Bu bahsettiğim "görev"e çağrılan bir arkadaşımı ziyaret ettim. Dindar ama çok fazla dinle bizim kadar alakası olmayan bir arkadaşımdı bu. Bizim yaptığımızda da yanlış yok, ama o dini daha da iyi yaşayan biriydi.


Dedim ki seni neden çağırdılar? Meğer, Almanya'ya giden bir amcası varmış, amcası giderken, 'Malatya'daki evimle sen ilgilen, isteyen olursa kiraya ver' demiş. Bu arkadaşım da amcasına ait olan evi birliğindeki 2-3 tane astsubaya kiraya veriyor. Burada kalan astsubaylar da dindar çocuklarmış. Bunlar dindar diye yakalanmış. Sorgulanmışlar, 'nerede oturuyorsunuz?' diye sormuşlar. Onlar da falanca "Yüzbaşının evinde oturuyoruz" demişler. Sırf bu yüzden bu arkadaşımı da çağırmışlar. 'Neden bunlara bu evi


verdin?' diye sorgulamışlar. Kendi silah arkadaşlarına bu insanlık dışı muameleyi yapacak kadar, akıl ve mantık terazisi bozuk, vicdanları kararmış bir kadro bunlar. Burada 2 amaç güdülmüştür. 10 bine yakın insanı silahlı kuvvetlerden uzaklaştırdılar. Dışarıda da rahat bırakmadılar. Ordudan atılanları takip ettiler, çalıştıkları yerlere giderek, işyeri sahiplerini o arkadaşlarımızı çalıştırmasınlar diye tehdit ettiler. Amaç ordudan atıp dindar diye itibarsızlaştırıp sivil kesime korku vermek. Atılanlardan


intihar edenler oldu, yuvası dağılanlar, psikolojisi bozulup akli dengesini yitirenler oldu. Geçen sene bu hükümetin çıkardığı iade-i itibar yasasına kadar, çöpçülük yapan, tuvalet temizliği yapan, işportacılık yapan subay-astsubaylar vardı Türkiye'de. Bu süreçte sivil ortamda 6 milyon insanı fişlediler. Dinini yaşamaktan, Allah'a kulluktan başka derdi olmayan insanları, imam hatipleri, Kur'an kurslarını, baş örtülü öğrencileri bu şekilde mağdur ve mazlum ettiler. Biraz önce dediğim gibi, 28 Şubat'ın ordu


içerisindeki 1 numarası, o dönemin Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'dır. Soruşturma sürecinde sıra ona gelecek. Siyasi kanatta da 1 numaralı isim ve sorumlu kişi de Süleyman Demirel'dir. 28 Şubat sorgulaması Demirel'e kadar uzamazsa bu dava bitmez, kapanmaz. O süreçte medyada onlara destek vermek için kalemşörlük yapanlar da hesap verecek. Sıra onlara da gelecektir" şeklinde konuştu.

0 yorum:

Yorum Gönder